Kovid-19 pandemisi gıda endüstrisinde oyunun kurallarını değiştirecek

Dünya genelinde hayatı durma noktasına getiren ve ve haziran ayının ilk günleri itibariyle 3,7 milyon insanın hayatını kaybettiği Kovid-19 pandemisi, kesintisiz gıda üretiminin, hammadde tedariğinin ve sürdürülebilirliğin de çok önemli olduğunu gösterdi. Dünyada açlıkla savaşan 800 milyon insana pandemi sürecinde 500 milyon insan daha eklendi. Bu durum “dünyaya kâr amaçlı bakmak yerine biraz daha sürdürülebilir bakabilir miyiz?” sorusunu akıllara getiriyor. Uzmanlar pandeminin gıda endüstrisinde bazı önemli değişikliklere yol açabileceğini, bu sebeple işletmelerin gelecek stratejilerini oluştururken yeni dönemin çok iyi okunması gerektiğine dikkat çekiyor. 

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını bazı sektörleri olumsuz etkilerken, bazılarının da öne çıkmasına neden oldu. Özellikle kısıtlamaların ve sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde gıda tüketimi artarken, tüketicilerin evsel gıda ürünlerine ilgisi de ciddi şekilde yükseldi. Salgın sürecinde dünyanın birçok noktasında gıda alanında üretim ve tedarik zincirinde sıkıntı yaşanırken, Türkiye ise bu alanda ciddi performans gösterdi. 

Türkiye 2020’yi ihracat rekoruyla tamamladı

Küresel gıda ihracatında birçok ülke yılı kayıpla kapatırken, Türkiye'nin 2020 ihracatında yıldızı parlayan sektörleri gıda alanından geldi. Üretim ve tedarikte alınan önlemler ve Türk şirketlerinin başarısı sayesinde hem iç pazarda hem de ihracatta iyi bir yıl geride kaldı. Özellikle hububat, baklagil, yaş meyve-sebze ve meyve-sebze mamulleri sektörleri 2020'yi ihracat rekoruyla kapattı. Yılı artıda kapatan sektörlerin büyük bölümü tarım alanında yer aldı. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Dijital Veri Paneli'ne göre, 2020 yılında tarım, gıda ve içecek sektörü 20,7 milyar dolarlık ihracat, 16,1 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi.

İlknur Menlik: “Gıda sektörü her türlü krize karşı senaryosunu hazır tutar”

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Genel Sekreteri İlknur Menlik, gıda ve içeceğin salgın ve benzeri krizlere karşı en hazırlıklı sektör olduğunu söylüyor. Sektörün her şeyden önce gıda güvenliği gereği birincil üretimden ve son tüketiciden oluşabilecek her türlü krize karşı senaryosunun hazır olduğunu aktaran Menlik, “Krizler, gıda sektörünün hep ajandasındadır. Sektörün bilmediği sosyal mesafe vardı. Bunu da çalışanları vardiyalara bölerek aştılar. Maske ve hijyene zaten yabancı değildik. Bu nedenle sektörün koronavirüs salgınına karşı uyumu zor olmadı” diye konuşuyor.

“Küçük üreticilerin gerekliliği açık şekilde ortaya çıkıyor”

Küçük üreticilerin özellikle koronavirüs salgınının damgasını vurduğu son bir yıl içerisinde oluşan yeni tüketici tercihlerine yönelik dış pazarlarda seslerini daha fazla duyurma şansı bulduklarını söyleyen İlknur Menlik, “Toplumun gelir düzeyi arttıkça büyük işletmelerin sunduğu fiyat avantajının tüketici tercihindeki ağırlığı düşerken; talep kaliteye, yenilikçiliğe, farklılaşmaya, otantikliğe doğru yön değiştiriyor. Küçük üreticilerin toplum refahı için gerekliliği, giderek daha açık şekilde ortaya çıkıyor. Dünya bir değişimden geçiyor ve biz de buna hızla ayak uyduruyoruz" ifadelerini kullanıyor. Menlik, gıda tedarik zincirinin halkalarından biri olan sektörün her ne kadar doğrudan etkilenmemiş gibi görünse de ithalatta ve ihracatta yaşanan kısıtlamalar, zincirin genelindeki işgücü kaybı, ev dışı tüketim tabir edilen otel, restoran ve kafeler gibi satış kanallarının uzun süre kapalı kalmasının sektörü zor duruma soktuğunu da kaydediyor.

Dünya açlık tehlikesiyle karşı karşıya

Türkiye’de gıda tedarik zinciri dünyayı etkisine alan kriz boyunca çok önemli bir sınav verdiğini ve bundan da başarıyla çıktığını söyleyebiliriz. Ülkemizde gıdaya erişimde sorun yaşanmazken, market rafları ve sofralar boş kalmadı. Ancak dünyaya baktığımızda insanlığın büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) raporlarına göre, pandemi koşullarında dünyada açlıkla mücadele eden 690 milyon insana 83 ile 132 milyon insan daha eklenebilir. Bu eğilim devam ederse 2030’a geldiğimizde dünyadaki aç insanların sayısı 840 milyonu geçecek. Bazı araştırmalar ise dünya genelinde açlıkla savaşan 800 milyon insana pandemi sürecinde 500 milyon insan daha eklendiğini ve dünyada aç olan veya yeterli besini alamayan insan sayısının 1,3 milyarı geçtiğine dikkat çekiyor. 

Uzmanlar bu gerçekten hareketle yakın gelecekte besleyici gıdaların ve sağlıklı besinlerin daha çok öne çıkacağını belirtiyorlar. Yine araştırma sonuçlarına göre, gıda tüketim alışkanlıklarında sağlıklı besinlere doğru bir yönelim, sağlık ve iklim değişikliği konusunda da yarar sağlayacak, mevcut gıda ve tüketim alışkanlıklarının yarattığı sağlık ve çevreyle ilgili maliyetler azalacağı bir dönem yaşanacak. Örneğin, sağlıklı besinlerin benimsendiği bir gıda tüketimi gıdayla ilişkili sağlık harcamalarını yüzde 97 oranında azaltabilir, sera gazı emisyonlarının sosyal maliyetlerinde yüzde 74’e varan bir düşüş sağlayabilir. Maliyetlerin ucuzlaması halinde sağlıklı beslenme grubunda yer alan besinlere yönelik talebin artacağını ve bu besinleri barındıran gıdaların üretiminin yaygınlaşacağını öngörebiliriz.

David Beasley: “Gıda tedarik zincirlerinin direnci artırılmalı”

Salgının tedarik zincirlerini sıkıştırması, 6,5 yılın zirvesine çıkan gıda enflasyonu ve azalan alım gücü gıda güvenliğine yönelik tehdidin boyutunu artırıyor. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) Direktörü David Beasley, her yıl 9 milyon can alan açlık sorununun salgınla birlikte daha da kötüleştiğine dikkat çekerek, gıda tedarik zincirlerinin direncinin artırılması çağrısı yaptı. Beasley, “Tedarik zincilerindeki sıkışma nedeniyle New York’ta tuvalet kağıdı bulmakta zorlanıyorsanız, Çad’da, Nijer’de, Mali’de ve bu gibi diğer ülkelerde ne olduğunu sanıyorsunuz?” diyor. Konuyu Papa Francis’le de görüşen ve milyarderlere çağrı yapmasını isteyen WFP Başkanı özellikle düşük gelirli ülkelerin gıda tedarik zincirlerinin kırılgan olduğunu ve güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Kovid-19 pandemisi küresel gıda endüstrisinde bazı yeni ve önemli değişikliklere yol açacak. Bunlar içinde öne çıkanlar ise şunlar:

Gıda inovasyon merkezleri kurulacak: Dünyanın tarım inovasyonunda öncü ülkesi Hollanda’da Başbakan Mark Rutte, tarım ihracatında lider olan ülkesinin Dünya Ekonomik Forumu tarafından kurulan “gıda inovasyon merkezleri” için bölgesel bir koordinasyon merkezine ev sahipliği yapacağını duyurdu.

IoT gıda atığını yarıya indirebilir: Uzmanlara göre yapay zeka ve IoT gibi çözümler ise on yılın sonuna kadar gıda atığını yarı yarıya azaltabilir. Şirketlerin IoT uygulamalarını pozitif sonuçlar için kullanmasına danışmanlık veren Eyese, 1 Şubat’ta yayınladığı bir raporda küresel gıda atıklarının IoT’nin gıda tedarik zincirlerini dönüştürmesi sayesinde 2025 itibariyle yüzde 25 oranında azalacağını, on yıl bitmeden de yarı yarıya azalabileceğini söylüyor.

Bitki bazlı protein de krizi hafifletir: Birleşmiş Milletler Çevre Programı, düşünce kuruluşu Chatham House ile birlikte yayınladığı bir raporda, bitki bazlı proteinden beslenmenin artması ve çevre dostu tarım uygulamalarının da gıda ve açlık krizini hafifleteceğini vurguluyor.

Prof. Dr. Birol Saygı: “Pandemi kural kitabını yaktı”

Beykoz Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Y. Birol Saygı ise, pandemiyle birlikte ileriye dönük planlama ve hatta gıda üretimi hakkında bilinen her şeyin unutulması gerektiğini dile getiryor. “2020 yılındaki gelişmeler kural kitabını yakmıştır” diyen Saygı, “Bu yıl ortaya çıkan en cesaret verici şeylerden biri yiyecek ve içecek tedarik zincirinin büyük bir kısmının çalıştığı sıkı teslim tarihlerine rağmen, üreticiler bir bütün olarak zorlukları aşmasıdır. Gıda endüstrisi ya geleneksel yollarla ya da doğrudan çevrimiçi sipariş yoluyla ham madde aldılar veya satış yaptılar. Gıda sektörü şiddetli baskı altında olmasına rağmen üretimini sürdürdü. Bununla birlikte endüstri 2021 yılında da dirençli kalacaksa, acil baskılara rağmen hazırlıklı olmak için gözleri ufku taramaya devam etmeli. Bu amaçla, gıda sektörüne gelecek için bir miktar iç görü sunmak, ileriye doğru bakmak için geçirdiğimiz bu olağanüstü dönemin derslerini doğru almamız gerekmekte” ifadelerini kullanıyor.

Dünya gıda sistemi bunları konuşacak

Prof. Dr. Y. Birol Saygı, yiyecek-içecek sektörünün yakın gelecekte odaklanması gereken konu başlıklarını ise şöyle sıralıyor:

• Gıda hakkının korunması ve savunulması

• Trendlere uyum sağlamak

• Bitki bazlı ürünlerle ilgili inovasyonlar

• Yeni ürün geliştirme eğilimleri

• Gıda sanayinde çalışanların kendilerini toplum açısından önemli görmeleri

• Denetimler

• Besin zinciri için dersler

• Yiyecek ve içecekler yeşildeki iyileşmeleri parçası olabilir.

Bu haberi Gastronomi Dergisi'nde gör!